VE KADIN YARATILDI

Hasan Gürgenarazili: Ve kadın yaratıldı
14 10 2007

Bir yazımızda, "‘Kün' dedi, üfledi. Ol anda, balçığa ‘nefes' verdi. Oracıkta ‘nefes' aldı, ‘Adem' oldu. Dört bir yana göçtü." demiştik. Bu yazımızda ise, ‘kadın'la ilgili bir söylenceye yer vermek istiyoruz.

‘Adem', ‘Adem' oldu olmasına, ama ‘Kün' diyen ona ‘nefes' verirken; kaplumbağanın yavaşlığını, boğanın bakışını ve kızgınlığını, fırtına bulutlarının kasvetini, tilkinin kurnazlığını, boranın dehşetini aldı. Sülüğün yapışkanlığını, kedinin nankörlüğünü, hindinin kabarışını, gergedan derisinin sertliğini, tekenin kokusunu onlara ekledi. Bunların üzerine de ayının kabalığını, bukalemunun şıpsevdiliğini, sivrisineğin vızıltısını kattı. Ve ‘Adem'i yani ‘erkeği' yarattı...

Erkek yaratıldı yaratılmasına, velakin eksikti.

Dört bir yana göçtü, gitti - geldi; yine kondu - göçtü. Tek başına avare, gezdi - tozdu. Birşey vardı ki, eksikti...

‘Kün' diyene gitti. Halinden yakındı. "Eksik olan birşey var, perişanım" dedi. Yalnızlığına sözü getirdi...

‘Kün' diyen; "Adem oldun, amma daha ‘adam' olmadın" dedi. Onu balçığa yatırdı. İçindeki ‘ben'den bir ‘ben' daha çıkaracağını söyledi ve ekledi: "Bir'din, iki olacaksın; ‘ben'din, ‘biz' olacaksın! Fakat, farklı bir şeyle karşılaşacaksın... O farklı şey, senin yalnızlığını alıp götürecek, dünyayı dahi görmeyeceksin, ama perişanlığın için birşey söyleyemem..."

‘Adem'in içindeki ‘ben'e ‘üfledi'. Bir kez daha ‘nefes' verdi. ‘Nefes'ine yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını, ayın parıltısını, sisin gözyaşını, yılkı atının vahşiliğini, suyun duruluğunu, keçinin inadını ekledi. Ol anda, oracıkta dolaşan iblisi gördü. Onun zekasının kıvraklığını kattı. Onların üzerine, elmasın sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin yakıcılığını, buzun soğuğunu, saksağanın gevezeliğini, kumrunun sevgisini, tavus kuşunun renklerinin canlılığı ile kaprisini de ilave etti. Ve onu, ‘kadını' yarattı..

Halinden ve yalnızlığından şikayetçi olan ‘Adem'in hem yalnızlığını gidersin hem de patavatsızlığına gem vursun istedi. ‘Adem'e: "Al sana bir ‘can-yoldaşı', onu senden farklı kıldım, farklı özelliklerle donattım" dedi.

‘Kadın'ı alan ‘Adem' hayatının en uzun ve zorlu yolculuğuna o andan itibaren başladı. Bir süre sonra onu elinden tuttuğu gibi, ‘Kün' diyene geri getirdi ve şunları söyledi: ‘Bunu bana verdin, yalnızlığımı gidersin diye, ama kaprisinden yıldım. Dünyam karardı. Ne olursun geri al, ‘ben'i bana bırak'. ‘Kün' diyen kadını geri aldı. Adem'e şimdi ‘git' buyurdu.

Adem, kısa bir süre sonra daha da perişan olmuş bir şekilde ‘Kün' diyene geri geldi ve yalvardı: ‘Onsuz yapamıyorum, ne de olsa o bana can-yoldaşıdır. Ne olursun onu bana tekrar ver!' ‘Kün' diyen bu yalvarmaya ve ısrara dayanamadı: ‘Peki, onu al ve git' diyerek, kadını Adem'e bir kez daha verdi.

Çok geçmeden Adem, yeniden kolundan tuttuğu kadınla, ‘Kün' diyenin huzurundaydı ve şunları söylüyordu: ‘Dırdırıyla başımın etini yedi; dünya bana zindan oldu. Halim perişan. Ne olur geri al ‘ben'i kurtar!' Bunun üzerine ‘Kün' diyen, Adem'in kolundan tuttuğu kadını geri aldı. Yalnız başına kalıp, derin ‘nefes' alıp, bir ‘ohh' çeken Adem, içi içine sığmaz bir şekilde koşarak ‘Kün' diyenin huzurundan ayrıldı.

Maamâfih, Adem'in ‘Kün' diyenin huzurundan ayrılmasıyla geri dönmesi bir oldu. ‘Kün' diyene bu kez daha da hararetli bir şekilde yalvarmaya başladı: ‘Ne olursun bana tekrar geri var, onsuz yapamıyorum. Dünya daha bir zindan oluyor, o olmadan. Ceylanın bakışında ve kumrularda onu görüyorum...' ‘Kün' diyen yine dayanamadı Adem'in yakarışlarına: ‘Al ve git!' dedi.

Uzunca bir süre sonra ‘Kün' diyen tekrar Adem'i kolundan tuttuğu kadınla yanında buldu. ‘Yine ne oldu?' diye sordu. Adem hemen hayıflandı: ‘Benim her dediğimin tersini yapıyor ve ben ne yapıyorsam karışıyor. Halim haraptır. Al bunu ben'den!..'

Bu kez ‘Kün' diyen tüm hiddetiyle kükredi: ‘Ne onunla, ne onsuz yapabiliyorsun, yıkıl karşımdan ve bir daha da bunun için gelme!'

Kadın; yıkılmış, daha da perişan olmuş Adem'in kolundan tutup, onu ‘Kün' diyenin huzurundan çekerek götürürken, sesi bâkî kalan kubbede hoş bir seda olarak yankılanıyordu: ‘Ben sana söyledim, dediğimi yapacaksın...'

hic66@hotmail.de

TECRIT

Sen yoksun,
Bakışımla var ediyorum etini.
"Sen!" dediğim an,
"Kün!" dediğinde neyse Tanrı,
"O" oluyorum.

Yokum ben,
Sen istediğinde oluyorum,
Ancak olmayana dokunduğunda hissedi(li)yorum.

Birbirimizi var ediyoruz
aynı anda şüphesini duyarak.

Kuşku içinde, yarı çıplak ve şaşkınız.

Bu olabilir miyiz biz, her an değişen,
bozulup yıkılan, veya yaratan yeniden.

İNSAN BİR NEDİR?

Gerceklik ile olan baglantimizi kurdugumuz bes duyunun anlamlandirildigi beyin aslinda cift yonlu calisabilen bir projeksiyon sistemine benzer. Yani hem disaridaki verileri okuyarak bunlari ses, tat, koku, goruntu, dokunma algilarina cevirir hem de iceride zihinsel olarak yarattigimiz algilari dis dunyada var eder.

Kendisinin olusturdugu uyaranlari bizim yeniden algilamamiz ise beyin icin cocuk oyuncagidir.

Ne demisti Ahtersumar? "Yalana benzer gerçeklik içinde yasarken, gerçege benzer yalanlar söylenmis... Müneccimler faslinda."