tag:blogger.com,1999:blog-50752188233614330372024-03-23T00:37:45.113+02:00Sonsuz Olasılıksızlık Motoru"there is a theory which states that if anyone ever exactly discovers what this universe is for and why it is here, it will instantly disappear and be replaced by something even more bizzarre and inexplicable. there is another theory which states that this has already happenned."
Hitchhiker's Galaksi Rehberihumithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.comBlogger68125tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-14480841111881890962008-11-19T22:19:00.011+02:002009-08-26T10:03:41.391+03:00TAKSE PETIKO LUNA<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://fc04.deviantart.com/fs39/f/2008/325/8/3/83819810fbeb9f6700d7bb1bbe66cfc3.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 475px; height: 344px;" src="http://fc04.deviantart.com/fs39/f/2008/325/8/3/83819810fbeb9f6700d7bb1bbe66cfc3.jpg" alt="" border="0" /></a><br /><div style="text-align: center;"><span style="font-style: italic;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-family:times new roman;">Büyük Han - Lefkoşa / 2008</span></span><br /></span></div><br />...<br /><br />Uzun zaman sonra elim sonsuzolasiliksizlikmotoru gibi absurd uzunlukta bir ismi olan bu blogun "New Post" butonuna uzandiginda, bir an "Last Post" yazan bir buton arzu ettim.<br /><br />Tamamen rastlantisal ruh hallerinden raslantisal denemeler cikarmaya ugrasmak, keyifli bir ugrasiydi. Simdi olasiliksizlik motorunu, rastlantisal bir baska gerceklikte durdurup, kendisini kendi haline birakiyorum.<br /><br />Başkalarda görüşmek üzere.<br /><br />...humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-28135069672317482842008-10-17T00:04:00.003+03:002008-10-17T00:31:13.706+03:00S.O.S"Sevgili kardeşimiz için geliyor; Davud Güloğlu - Bu Mezarda Sevdigim Var."<br /><br /><blockquote><span style="font-family: courier new;">...</span><br /><span style="font-style: italic; font-family: courier new;">uzakta dağlar altında</span><br /><span style="font-style: italic; font-family: courier new;">yalnız uyur oralarda</span><br /><span style="font-style: italic; font-family: courier new;">bu mezarda sevdiğim var </span><span style="font-weight: bold; font-family: courier new;">,</span><br /><span style="font-style: italic; font-family: courier new;">bu mezarda anacım var <span style="font-weight: bold;">,</span></span><br /><span style="font-style: italic; font-family: courier new;">bu mezarda babacım var,</span><br /><span style="font-style: italic; font-family: courier new;">canım sevdiğim.</span><br /><span style="font-family: courier new;">...</span><br /></blockquote><br /><br /><div style="text-align: right;">Geceyarısı, ormanda<br />yalnız oturduğunu<br />söyleyen bir<br />adam radyodan istedi.<br /><br />S A V E N O W !<br /></div>humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-57520071816822838452008-10-16T22:29:00.003+03:002008-10-16T23:53:07.959+03:00b u n e ?"<span style="font-style: italic;">Tanrılar yeni yaratıldılar</span>."<br /><br />-neydi bu?humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-9964297268548698422008-08-23T21:50:00.003+03:002008-08-23T22:02:48.892+03:00EŞEK SUDAN GELİNCEYE KADAR<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBHiYWN5CTLgn76Ysx91ttvwIXJK_EAs9YoRY-X1y3vGQL608hCt09piIy5Dx7-eQiqcGIojWdgcNgzTaIpE-QN-7Rr5-VtjTcr3IxhEi2nWZuxL-DsTvtdzOU-T6OJDwWYUUDjZt9Tmy_/s1600-h/sayac4-2008-08-22.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBHiYWN5CTLgn76Ysx91ttvwIXJK_EAs9YoRY-X1y3vGQL608hCt09piIy5Dx7-eQiqcGIojWdgcNgzTaIpE-QN-7Rr5-VtjTcr3IxhEi2nWZuxL-DsTvtdzOU-T6OJDwWYUUDjZt9Tmy_/s320/sayac4-2008-08-22.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5237790164869648098" /></a><br />Sakarya'nın Karapürçek İlçesi'nin Teketababan Köyü'nde evlere su sayacı takmak için gelen Adapazarı Su Kanalizasyon İdaresi ekipleri eli sopalı köylülerin direnişi ile karşılaştı. <br /><br />Büyükşehir belediye sınırlarının genişletilmesi sonucu Teketaban köyüne şebekelere sayaç takmak üzere gelen ADASU ekipleri köylülerin direnişiyle karşılaştı. Ekipleri gören kadın ve çocuklar ellerinde sopalar alarak ekipleri köye sokmadı. Ekiplerin yardım istemesi üzerine olay yerine çok sayıda jandarma ve polis ekibi sevk edildi.<br /><br />Öte yandan köylüler ADASU yetkililerine tepki göstererek önce hizmet almak istediklerini belirterek "Biz bu şebekeyi imece usulü ile yıllar önce yaptık. Hiçbir altyapı yapmadan. Hizmet vermeden yangından mal kaçırır gibi köyümüze jandarma ve polisle birlikte baskın yapıyorlar. Şebeke bizim ADASU'nun değil. Bu su bizim. Bizim suyumuza nasıl saat takacaklar. Önce hizmet versinler. Sonra gelsinler saat taksınlar. Hizmet vermeden saat takmaya çalışırlarsa hiç istenmeyen olaylar olur" dediler.<br /><br />ADASU Genel Müdürü Rüstem Keleş, büyükşehir sınırlarına alındıktan sonra Karapürçek ilçesine yatırımlar yapmaya başladıklarını, kurdukları arıtma tesisinden bir yıldır ilçedeki 14 köye su vermeye başladıklarını bildirdi.<br /><br />Keleş, 13 köyde su sayacı takıldığını, ekiplerin bir sorunla karşılaşmadığını ifade ederek, "Teketaban köyünde sorunla karşılaştık. Bu köylere bir yıldır su vermemize rağmen su sayacı takmadık. Kanuni haklarımız neyse, onu sonuna kadar kullanacağız. Teketaban köyünde bazı vatandaşlar su faturası ödememek için, provokasyon yapıyorlar. Kullandıkları suyun faturasını ödemek zorundalar. Daha önce kendi imkanlarıyla ve bizim yaptığımız yardımlarla su ihtiyaçlarını karşılıyorlardı" diye konuştu. <br /><br />Kaynak: sesonline.net, sakaryagundem.com, stargazete.com,humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-37777662917390073502008-07-26T02:17:00.006+03:002008-07-26T03:11:24.976+03:00HİÇ YOKTAN KÖTÜDÜR PİŞMANLIKPişmanlık üzer insanı.<br />Hayat uzar,<br />Acı, ince bir iz bırakarak sürüklenir ardından.<br />Yapılan her iyilik zamanla karşılığını kaybeder.<br />Sürünsen de -annen değildir- beklemez seni hayat.<br /><br />Dibi kendine varan bir kuyudur pişmanlık.<br />Her kaybeden bir şans daha ister.<br />Hak doğal sanrısıdır ütülenin.<br />Hukuk bozar insanı,<br />Adalet müzmin noksan.<br /><br />Pişmanlık bir derin pusudur,<br />Kendine kurar, kendini vurur insan.<br /><br />Olanı bilmez olmayan.<br />Bilmeyeni bozmaz varolmak.<br /><br />Aydınlık dipli derin bir kuyudur pişmanlık.<br />Aydınlık olsa da kuyudur.<br /><br />İnsan ipsiz bir kovadır.<br />Asıl "boşken ağırdır hayat".<br /><div style="text-align: right;">girne/mirne 07/08<br /></div>humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-83485156882832218972008-07-14T23:21:00.003+03:002008-07-15T00:06:16.254+03:00BOSLUKLAR<blockquote>"Sence, nereye gidebilir?"<br />Kadın gökyüzüne bakmıştı uzun uzun; muhtarın sorusunu Tanrı'ya aktarmıştı sanki, yanıt alamamıştı, ya da yanıt verilmişti verilmesine de o işitememişti. Bu sırada, muhtar, kadının bakışlarında öylesine derin bir boşluk görmüştü bir an ve sonraki yıllarda, sık sık anımsamıştı bu bakışları; her kadının gözünde bir erkeğin kaybolup gideceği boşluk bulunduğuna inamıştı. Hatta memeleri elma yarımı kadar kabarmış kabarmamış bütün kızların gözlerine dikkatle bakmıştı o boşluk doğuştan mı geliyor diye.<br /><div style="text-align: right;">Hasan Ali Toptaş - Gölgesizler<br /></div></blockquote><br /><blockquote>Tarihsel olarak, uzaklık söylemini Kadın gerçekleştirir: Kadın oturgan, Erkek avcı, yolcudur; Kadın sadıktır (bekler), Erkek hovardadır (gezer, tavlar). Uzaklığa biçim veren, onun düşlemini gerçekleştiren Kadın'dır, çünkü buna zamanı vardır; örgü örüp şarkı söyler; iplik eğiren kadınların şarkıları hem kımıltısızlığı (çıkrığın mırıltısı), hem uzaklığı söyler (uzakta, yolculuğun uyumları, denizin dalgaları, nal sesleri). Bunun sonucu olarak, ötekinin uzaklığından sözeden her erkekte, <span style="font-style: italic;">dişillik</span> beliriverir: bekleyen ve bunun acısını çeken bu adam mucizemsi bir biçimde dişileşmiştir. Bir erkek cins değiştirdiği için değil, aşık olduğu için dişileşir (Söylen ve ütopya: geçmiş, içlerinde <span style="font-style: italic;">dişilik<span style="font-style: italic;"> bulunan</span></span> öznelerindi, gelecek de onların olacaktır).<br /><div style="text-align: right;">Roland Barthes - Bir Aşk Söyleminden Parçalar</div></blockquote>humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-17996350089800986852008-07-14T01:05:00.003+03:002008-07-14T01:49:18.579+03:00SUSKUNLAR<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7sBm5J5GU2aBfk1StO5kJU4qAyonlnUFAoy9EahJAG5HkZzbuPtVOAO3Y9vcVK0Rt7TI_wUoZ5nluLgbMXSxle0VcoksXFb4DZ9bOV8fdkMM9SKk0wVY8Q2FEN20hzvYNd8lcp22pUPuU/s1600-h/suskunlar-kapak.jpg"><img style="margin: 0pt 0pt 10px 10px; float: right; cursor: pointer; width: 242px; height: 362px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7sBm5J5GU2aBfk1StO5kJU4qAyonlnUFAoy9EahJAG5HkZzbuPtVOAO3Y9vcVK0Rt7TI_wUoZ5nluLgbMXSxle0VcoksXFb4DZ9bOV8fdkMM9SKk0wVY8Q2FEN20hzvYNd8lcp22pUPuU/s320/suskunlar-kapak.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5222623740272630114" border="0" /></a>İhsan Oktay Anar, "Puslu Kıtalar Atlası"ndan bu yana nereye gitse hiç sormadan peşinden gidebileceğim bir yazar: Bir yandan onun çizdiği yollarda kaybolmayı, öte yandan da gidebilceği yerleri sevdiğim için...<br />Kelimelerle döşediği yollardan tıpır tıpır geçerken omuzlarım eski zaman insanlarına her değdiğinde, zamanın ve mekanın o noktasında yaşamamış olduğuma üzülmeye başlıyorum. Son anda toparlıyorum kendimi, burada, şimdi Anar ile aynı uzamda varolmak çok daha keyifli.<br />Satırlarının arasında gizli binlerce hazineden bir iki tanesinin parıltısını bulmak, düşüncelerimin gittiği yoldan akan bir benzerlik yakalamak bütün her şeye karşı olan direncimi arttırıyor.<br />İyi ki varsın usta.<br /><br /><br /><span style="font-style: italic;">"Başlangıçta sukut var idi. Ve her yer karanlık idi. Ve Yaradan Yegah makamında terennüm eyledi. Ve bu ışıltılı nağme ile etraf nur oldu. Ve nağme boşlukta yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan, bu Yegah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, birinci gün.</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">Ve Yaradan Dügah makamında terennüm etti. Ve suların ortasında bir azim kubbe peydah oldu. Ve kubbe ta arşa kadar yükseldi. Ve nağme, işte bu kubbede yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan bu Dügah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, ikinci gün.</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">Ve Yaradan Segah makaminda terennüm etti. Nağme çöllerde ve enginlerde yankılanıp geri göndü. Ve Yaradan bu Segah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve terennüme devam etti. Nağme ile mest olan toprak, ot, ve tohum veren sebze ve meyve veren ağaçlar hasıl etti. Ve akşam oldu ve sabah oldu, üçüncü gün.</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">Ve Yaradan Çargah makamında terennüm etti. Ve bu nağme vecde gelip ışıl ışıl ışıldayan yıldızların ve kendisiyle, Yaradan'ın hem Gündüz'e hakim olduğu Güneş ve hem de geceye hakim olduğu Kamer'in bulunduğu göklerde yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan bu Çargah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, dördüncü gün.</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">Ve Yaradan Pençgah makaminda terennüm etti. Ve bu nağme, envai çeşit deniz canavarlarıyla ve türlü türlü canlı mahlukatla kaynayan deniz dibinde ve çeşit çeşit kanatlı kuşla dolu semada yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan bu Pençgah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, beşinci gün.</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">Ve Yaradan Şeşgah makamında terennüm etti ve gelecek olan yankıya kulak kabarttı. Ancak bu kez, nağme yankılanmadı. Bununla birlikte Yaradan baktı ki, uzaklarda bir yerden aynı makamda bir avaz gelir, hemen tanıdı: Cins cins canlı mahlukatın ve yürüyenlerin ve sürünenlerin ve denizdeki balıkların, göklerdeki kuşların ve her şeyin hakimi ilan edip mübarek kıldığı İnsan'ın sesiydi bu. Yaradan bu sesin pek o kadar çirkin olmadığını gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, altıncı gün.</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">Ve Yaradan Heftgah makamında es eyleyip sustu. Çünkü sesini Yer ile Gök arasındakilere işte böyle duyurmuştu. Ve Yaradan, yedinci günü mübarek kılıp takdis eyledi ve dinlendi."</span><br /><a href="http://www.iletisim.com.tr/iletisim/book.aspx?bid=1344">SUSKUNLAR</a> (s.137-139)humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-105395755546390782008-07-12T15:54:00.011+03:002008-07-12T17:28:15.353+03:00SUSPek ummadan bekliyordum, geldi işte. Ağrısı sızısıyla da olsa keyiften kaçınmayan, bir zaman önce gömdüğüm kendim. Elini uzatıp, enseme asılarak çekti kendini yukarı ve kulağıma dedi ki; "Omuz omuzayız artık, altlı üstlü değil. Gücün bana yetmez, yaşamını devralıyorum. Sus ve keyfini çıkar."<br /><center><br /><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000"><br /> <param name="allowScriptAccess" value="sameDomain"/><br /> <param name="quality" value="high"/><br /> <param name="bgcolor" value="#ffffff"/><br /> <param name="movie" value="http://www.archive.org/audio/xspf_player.swf?autoload=true&playlist_url=http%3A%2F%2Fwww.archive.org%2Faudio%2Fxspf-maker.php%3Fidentifier%3DDeryaTurkanSahara"/><br /> <embed quality="high" src="http://www.archive.org/audio/xspf_player.swf?autoload=true&playlist_url=http%3A%2F%2Fwww.archive.org%2Faudio%2Fxspf-maker.php%3Fidentifier%3DDeryaTurkanSahara"><br /></embed><br /></object><br /></center><br /><br /><blockquote>“Ben Hiç kimseyim! Sen kimsin?<br />Sen de mi—-Hiç kimsesin?<br />Bir çift ettik desene!<br />Söyleme! İlân ederler—-bilirsin!<br /><br />Ne sıkıcı—-birisi—-olmak!<br />Ne sıradan—-bir Kurbağa gibi—-<br />Adını söylemek—-bütün Haziran boyunca—-<br />Sana hayran bir Bataklığa!”<br />Emily Dickinson</blockquote>humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-39508063810633373832008-07-11T20:56:00.004+03:002008-07-11T21:34:24.649+03:00TEPETAKLA<blockquote>"Heard about the guy who fell off a skyscraper? On his way down past each floor, he kept saying to reassure himself: "<span style="font-style: italic;">Jusqu'ici, tout va bien. Jusqu'ici, tout va bien...</span>" So far so good... so far so good... so far so good.<br /><br />How you fall doesn't matter. It's how you land!"<br /><br /><center><div><object width="420" height="339"><param name="movie" value="http://www.dailymotion.com/swf/x19pwr" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><param name="allowScriptAccess" value="always" /><embed src="http://www.dailymotion.com/swf/x19pwr" type="application/x-shockwave-flash" width="420" height="339" allowFullScreen="true" allowScriptAccess="always"></embed></object><br /><b><a href="http://www.dailymotion.com/swf/x19pwr">Cut Killer - La Haine</a></b><br /><i>by <a href="http://www.dailymotion.com/Disiz-le-loveur">Disiz-le-loveur</a></i></div></center><br /><br /></blockquote><br />- <a href="http://www.imdb.com/title/tt0113247/quotes">Le Haine</a>humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-18856493484542860752008-07-11T00:27:00.005+03:002008-07-11T01:02:02.554+03:00GAMMAZ DİZLER*Uyuyordum uyandım. Karanlık koyu. Masada bir kavanoz. Kapağını açıp göğsüme dayadım. Gözlerimle ıkınıp içine boşaldım. Kapağını sıktım. Kaldırıp rafa koydum. Oldukça hafifledim. Ruhum ağırmış meğer. "Ağırlıktan da beter", dedi dostum dizlerim, "artık hantallaşmıştı, en iyisini sen yaptın". Oracıkta kıvrılıp tekrar uykuya daldım. Karanlıktan da koyu, boşluktan da karanlık.<br /><br />Uyuyordum uyandım. Bir şey canımı sıkmış. Gülerek, ağlayarak, hüzünlü ve neşeli uyanmaya alışkınım. Ama uyurken sıkıldığım vaki değildi daha. Sıkılmama imkan yok, ruhum kavanozda kapalı. Dizlerimi dinledim: "Git de bir bak sen şuna, ruhun oyun oynamış ağırlığı burada". Kalktım rafa uzandım, kavanozun içinde sadece sevdiklerim.<br /><br />Ruhumu çimdikledim, bir kahkaha patlattı, ne sinsiymiş meğer, beni kavanoza kapattı.<br /><br /><br />*Poe abiye göz kırparaktan. (<a href="http://www.literature.org/authors/poe-edgar-allan/tell-tale-heart.html">gammaz yürek</a>)humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-23369605462285744832008-07-10T16:07:00.003+03:002008-07-11T00:22:26.905+03:00HEPSİ BASİTÇEKafamı karıştırma, orası çöplük gibi. Her şey atılmış, eski, unutulmuş. Karıştırır kafanı. Kargaşaya yol açıyorum, o batırdı o çıkarır belki beni. Hepsi harmanlanıp bir hiç olur, hiçlik varlığın nesnesi.<br /><br />Basitçe konuşalım, cümleler kısa kısa, bir ritmini tuttursam akıcam vura vura. Belki haklıdır kafa, hepsi basit olmalı:<br />ev<br />iş<br />öfke<br />ilişki<br />sevgi<br />ayrılık<br />elveda<br />merhaba.humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-44715453389097619532008-07-09T03:29:00.001+03:002008-07-09T03:29:22.644+03:00İĞNEAşık olmak; havadan, görünmez baloncuklar yapıp yukarı salarken, birlikte izleyip keyiflenmektir. Sonra bazen (mutlaka?), yukarı dönük gülümseyen suratlardan biri donuklaşır. Görünmez balonlar hiç görünmez olur. Artık ne kadar süre yarım bir gülümseme taşıyacağını merak ederek başın önde yürümeye başlarsın.<br /><br />Bir başka yolu daha vardır bunun, görünmez baloncuklarını baştan beri kendin yapar, kendin bakarsın. Gösterip birlikte bakacağın biri gelirse keyif artar, gidince olduğun gibi devam edersin.<br /><br />Ne derdi Rıdvan Kaptan?<br />"<span style="font-style: italic;">Benim yalnızlığım bir limana girince başlar, açıkta kendi unsurlarım arasındayım.</span>"<br />( <a href="http://www.sinematurk.com/film_genel/6640/Yalnizlar-Rihtimi">Yalnızlar Rıhtımı</a> -1959)humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-76984647779978298102008-07-07T01:55:00.004+03:002008-07-07T02:04:01.204+03:00YOLDA GÖRÜLEN ÖLÜLER<ul><li>3 baykuş</li><li>5 kedi</li><li>2 köpek</li><li>1 tilki</li><li>1 kartal</li></ul><div style="text-align: right;">R.I.P<br /></div>humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-13988659997446988602008-07-06T21:17:00.010+03:002008-07-07T02:01:31.826+03:00UZUN ZAMAN SONRA<ul><li>322 km yol,</li></ul><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPjCMgZj8oaqqDmasSo3Trt-EcPawj6W1Lp1k9_hYFkM74hHzvZi1npcMLkRCgO1oV9nm0yhP0u_0fCss8TeI4l4Uxd9O3G27WEf51YmUNUrz-hQHlT0MbYtiAEZ__WmKyGq2-9H4L8znS/s1600-h/img_4453.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPjCMgZj8oaqqDmasSo3Trt-EcPawj6W1Lp1k9_hYFkM74hHzvZi1npcMLkRCgO1oV9nm0yhP0u_0fCss8TeI4l4Uxd9O3G27WEf51YmUNUrz-hQHlT0MbYtiAEZ__WmKyGq2-9H4L8znS/s400/img_4453.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5220031647890182450" border="0" /></a><br /><ul><li>Güneşin denize batışına, tanıklık,</li></ul><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBJjzmm3q0n_vSozvLgCqr6agKKfd-sjyXlSwYdEOpCEP1wGJVKFevYrE0Xa9_aXqkowGzi0Ye_HEj7444peIgd99ZX-7Tw4CBPMzQeCdyTZFQEJuFx0Dhjb8QO-Z90PlEJis3zRSiRWFx/s1600-h/img_4367.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBJjzmm3q0n_vSozvLgCqr6agKKfd-sjyXlSwYdEOpCEP1wGJVKFevYrE0Xa9_aXqkowGzi0Ye_HEj7444peIgd99ZX-7Tw4CBPMzQeCdyTZFQEJuFx0Dhjb8QO-Z90PlEJis3zRSiRWFx/s400/img_4367.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5220033987586961186" border="0" /></a><br /><ul><li>Ateş yakan bir arkadaşın sıcaklığı,</li></ul><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBUSKKgrzAGZnpx1BIn3MI2oDwNWN1Mx4gVgk_EvT2510NV9-o_0HSNaZ9haZIjFeHV95zo_ThKr_bz4HXXyWSMrB5uf4YeidTDf_BAX9yQoVMfrYNZE5Fg4hQot4HAt3MfU9o97JUjEcw/s1600-h/img_4411.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBUSKKgrzAGZnpx1BIn3MI2oDwNWN1Mx4gVgk_EvT2510NV9-o_0HSNaZ9haZIjFeHV95zo_ThKr_bz4HXXyWSMrB5uf4YeidTDf_BAX9yQoVMfrYNZE5Fg4hQot4HAt3MfU9o97JUjEcw/s400/img_4411.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5220035685863675234" border="0" /></a><br /><ul><li>ve sonsuzluğa karışıp, yıldızların altında uyumanın keyfi.<br /></li></ul><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIqNDBsD82-SMfvfmD6OzgxCtjamv5ytf49n-yPsjG0MpG_pRi1VaeKHrHiumLq9gdKTW16n3XzmXRafR_ZAompIDM9N1IzSceiSskgoscs-BVWK5TC96HnmZ3JxV1WUEwQoImGGDoJorq/s1600-h/img_4406.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIqNDBsD82-SMfvfmD6OzgxCtjamv5ytf49n-yPsjG0MpG_pRi1VaeKHrHiumLq9gdKTW16n3XzmXRafR_ZAompIDM9N1IzSceiSskgoscs-BVWK5TC96HnmZ3JxV1WUEwQoImGGDoJorq/s400/img_4406.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5220030722333079650" border="0" /></a><br />Mekan: Easy Rider Halk Plajıhumithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-91753713727133140262008-07-04T00:42:00.003+03:002008-07-04T00:51:08.226+03:00ISLERI DUSLER ISLER DUSLERI ISLER<p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;"><span style="font-size:85%;"><b> GÜZEL'E</b></span></p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;"> </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Dün gece senin küçücük elinle yalnız yattık </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Yalnız senin küçücük elinle yalnızlık </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Kandilli ilkokulu kadar kalabalık </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Zilleri çaldığında düşlerinin </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Sınıfların kapıları ardına kadar açık </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Gökyüzünün, denizin, toprağın, hayalle, emeğin </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Haklı sınıfları </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;"> </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Belki de baskın korkusuyla vefasız, akıntıya atılan </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Kitaplar varya onlardan </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Öğrenmiş Marx'ı, gümüş balıkları </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Ve belki de onun için o kadar, </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">O kadar aydınlık ortalık... </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;"> </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Sen ki çicekleri toplamayan güzelim </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Çicekleri sulayan çocuk </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Ve ben ki buruk ve kavruk </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Bir ihtiyar adamım artık </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Öyle güzeldim ki senle, çiçeklerden çok </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Ve anladım, anladım ki bir daha </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Düşünde bile göremez işler </p> <p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Düşlerin gördüğü işleri</p><br /><p style="margin-left: 25px; margin-top: 5px; margin-bottom: 5px;">Can YÜCEL<br /></p>humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-53837454584835730872008-07-04T00:26:00.002+03:002008-07-04T00:32:50.070+03:00DUSUNCE ISRAFITanıyıp sevmediğim insanlardan<br />daha çoktur tanıyıp sevebileceklerim.<br />Ama,<br />Tanıyıp sevmediklerimi tanıyorum,<br />sevebileceklerimi degil.<br /><br />Sevdiklerim, hep daha güzel ve daha çoklar,<br />Sevebileceklerimden.humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-63764320925847412492008-07-04T00:21:00.000+03:002008-07-04T00:22:37.431+03:00BANA CEVAP VERMEInsanlar Tanrı kurar, planlar güler.humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-18682080887261666822008-06-29T04:39:00.007+03:002008-06-29T04:56:59.032+03:00EVET SOR- Kendiyle barışık bir insan mısınız?<br />- Buna bir küfürle cevap vermek gerekirse -ki gerekir, evet .mna koyim, öyleyim.<br />- Peki kendiyle barışık olmak nedir sizce?<br />- Kendini diğerlerinden ayırmadan, aynı tepkileri kendine de vermektir.<br />- Bir örnek gösterebilir misiniz?<br />- Tabii. Mesela kendimi dövdüğüm, çok olmuştur.<span style="font-style: italic;"> </span>İ<span style="font-style: italic;"><span style="font-style: italic;"></span></span>şe kaşım gözümü kapatacak kadar şişmiş bir halde gidip, müdürüme gözaltında polislerden dayak yediğimi söylediğim günü iyi hatırlarım, öfkem o kadar büyüktü ki, günün geri kalanında izinli olduğumu duyduktan sonra eve gidip akşamüstü iyice acıkıncaya kadar kendimi dövmeye devam etmiştim...<br /><br />- Ay kız bu harbi manyak çıktı!<br /><br /><br />(acı çekiyorsanIz buna sevinin, icinizde hala incinmeye müsait bir yer kaldığının kanıtıdır.)humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-55304042754034774252008-06-28T05:02:00.003+03:002008-06-28T17:50:21.983+03:00KIM OLDUGUN NEREDEN BELLI?Bilinç,<span style="color: rgb(153, 51, 0);"> kötü</span> olanı <span style="color: rgb(0, 153, 0);">seçebilme</span> yetisidir.<br />Consciousness, is the ability <span style="color: rgb(0, 102, 0);">to choose</span> the <span style="color: rgb(153, 51, 0);">worse</span>.humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-1752558202421663842008-06-27T15:04:00.002+03:002013-05-14T18:07:49.584+03:00AL KALBİMİ VER BEYNİNİTaze fasülye + Pilav + Salata 5 ytl. TV'de kadın programı ikramımız.<br />
<br />
En ucuzundan yemek yiyorum, karşımda TV, plastik sürahi, yapma çiçekler, muşamba masa örtüsü.<br />
<br />
Ekranda 4-5 kişi var, önde halkımın içinden evliliğinde sorunları olan bir çift, üstesinden gelememişler 3 ay ayrı kalmışlar. Sunucu kadın el ele tutuşturup başlıyor söylevine:<br />
<br />
- Karının elinden tutacaksın, çıkıp dolaşıyor musunuz? Dolaşın, gezmek bedava, hava bedava, su bedava değil ama mutluluk bedavaa!!<br />
<br />
Alkış tufan kopuyor.<br />
<br />
- Karının saçını okşadın mı hiç?<br />
- Çok değil...<br />
Karısı araya giriyor...<br />
- Hiç!<br />
<br />
Sunucu damarı yakaladı:<br />
- Kadınlar erkeklerin kendilerini cinsel obje olarak görmesini sevmez! Şefkat ister. Bir baba gibi saçını okşamalısın. Bunları biz mi öğreticez size?<br />
Adam bozuluyor bu lafa. "Erkek karısına babası gibi dokunamaz, ben ancak kızımın saçını babası gibi okşarım." diyor.<br />
<br />
Program benim için bitiyor. İki şey var aklımda, birincisi satılmayacak hiç bir şey olmadığına inanan bütün bir reklam sektörüyle birlikte program yapım şirketleri ve bunları yayınlamakla semiren, çok para kazandığı için de kendisini önemli sanan bu elit gerizekalı kitlesinden duyduğum tiksinti. Bir gün paraya kıyıp 5 ytl'lik bu menüden ardarda 10 tane tükettikten sonra canlı yayında sunucunun boynuna dolanıp ağlayarak içimi dökmek istiyorum. Umarım bu hepimizi rahatlatır.<br />
<br />
İkinci mevzu ise kadınların baba sorunsalı. Kafam yeterince bozuksa kadınların erkeklerle olan ilişkilerinde çıkan sorunların %95'inin babalarıyla alakalı olduğunu iddia ve ispat edebileceğimi düşünüyorum. Hem kendi yaşantımda, hem de çevremdeki ilişkilerde kadınların babalarından muzdarip olmadığını görmek kısmet olmadı hiç. Bu da ister istemez mevzuyu erkeklere, daha doğrusu babalara getiriyor. Babalar ile kızlar arasındaki ilişki kızlarını dünyada onlardan daha çok ve daha iyi sevebilecek bir erkek bulunmadığına dayanırken, mevzu babaların koydukları hedefe ulaşıp ulaşamadıkları noktasında düğümleniyor. Romantik ilişki içinde erkeğin kadına göstereceği şefkat dolu her yaklaşım babayla teraziye konup bir denge tutturulamayacak, bir taraftan babaya lanet okunurken, karşıdaki erkeğe allah ne verdiyse çektirilecektir.<br />
<br />
Olaya böyle yaklaşınca olması gerekenden fazla Freud'çu bir görüntü çıkıyor ortaya, ama psikoloji biliminin Freud tez, sentez ve antitezlerinden oluştuğunu düşündüğüm için bundan çekinmiyorum.<br />
<br />
Alakasız bir biçimde bağlamak gerekirse, <span style="font-style: italic;">erkeklerin duygularını gösterememeleri</span> konusunda hemfikir olan kadın alemine diyorum ki; gelin bir anlaşma yapalım, bundan sonra kadınlar <span style="font-style: italic;">ne düşündüklerini</span> açıkça belli etsinler, erkekler de ne hissettiklerini.<br />
<br />
Olacak şey mi?humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-79834743384126116962008-06-26T14:36:00.007+03:002008-06-26T16:36:55.307+03:00IBM TURKOGüzel ülke Türkiye'de çalışan kara kuru insanların sürekli yokluk çekmesine, işsizliğine, ölmesine alışkınız. Yörsan işçilerinin uzun süren direnişinin ardından kazandığı <a href="http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/107749/yorsan-iscileri-ise-iade-davasini-kazandi">zafer</a> epey sürpriz oldu aslında. Daha da aslına bakarsak anayasal bir hak olan sendikalaşma [1] çabaları sebebiyle işten çıkarılanların işine geri dönmesi bir zafer değil olsa olsa işverenin türlü çeşit oyunlarından birinin sona ermesidir.<br /><br />Tuzla Tersanelerindeki can pazarı sürerken bunun önüne geçebilecek önlemlerin alınma teminatı yine sendikalaşmadır. Ortak kaderi paylaşan insanların işbirliğinden daha doğal ne olabilir ki? Ama isterseniz bunu bir de işveren açısından düşünebilirsiniz. Ankara Ticaret Odası'na, TÜSİAD'a MÜSİAD'a üye olan işverenlerin işyerlerinin kapatıldığını falan bir düşünün. Düşünülecek gibi değil değil mi?<br /><br />Ama asıl yazmak istediğim bunlar değil. Bütün bu diğer iş kollarındaki sendikal mücadele sürüp giderken şimdi öğrendiğime göre bilişim sektöründe de bir hareketlenme söz konusu. 400 IBM TÜRK çalışanının 209 tanesi TEZ KOOP-İŞ'e üye olarak toplu sözleşme ve grev hakkını bir güzel kazanmış. [2] Peki ne olmuş? İşveren hayhay madem ki örgütlendiniz buyrun oturalım konuşalım mı demiş? Dememiş. Ama başka şeyler demiş.<br /><br />Şimdi bu işler bir kitapta yazar, işini o kitaba uyduran da istediğini yapar. Mesela 2821 sayılı sendikalar yasasında 28 adet iş kolu var ve siz birini seçmek zorundasınız ve seçtiğiniz iş kolunda çalışıyor olmalısınız. Bilişim sektörü gibi yeni sayılabilecek bir iş kolu da takdir edersiniz ki yasa koyucunun genişş dünya görüşünden nasibini alamamış ve listede geçmiyor. Geçen iş kollarına bir bakalım:<br /><br /><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em><strong><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" >1.</span></strong><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" >Tarım ve ormancılık, avcılık ve balıkçılık, </span></em></span><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><strong>2.</strong>Madencilik, 3<strong>.</strong>Petrol, kimya ve lastik, <strong>4.</strong>Gıda sanayi, <strong>5.</strong>Şeker, <strong>6.</strong>Dokuma, <strong>7.</strong>Deri, <strong>8.</strong>Ağaç, <strong>9.</strong>Kağıt, <strong>10.</strong>Basın ve yayın, <strong>11.</strong>Banka ve sigorta, <strong>12.</strong>Çimento, toprak ve cam, <strong>13.</strong>Metal, <strong>14.</strong>Gemi, <strong>15.</strong>İnşaat, <strong>16.</strong>Enerji, <strong>17.Ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar.</strong> <strong>18.</strong>Kara taşımacılığı, <strong>19.</strong>Demiryolu taşımacılığı, <strong>20.</strong>Deniz taşımacılığı, <strong>21.</strong>Hava taşımacılığı, <strong>22.</strong>Ardiye ve antrepoculuk, <strong>23.</strong>Haberleşme, <strong>24.</strong> Sağlık, <strong>25.</strong> Konaklama ve eğlence yerleri, <strong>26.</strong> Milli savunma, <strong>27.</strong> Gazetecilik, <strong>28.</strong> Genel işler </span></em></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></em></span></span></em></span></span></span></em></span></span></span></em></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span><br /><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em><strong><span style=";font-family:Verdana;font-size:10;" lang="TR" ></span></strong></em></span><span style=";font-family:Verdana;font-size:100%;" ><em></em></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></em></span></span></em></span></span></span></em></span></span></span></em></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span><br />IBM Türk çalışanları da bakmış, bakmış, bakmış, 17. maddedeki büro kelimesi akıllarına yatmış ve bu iş kolunda örgütlenmişler.<br /><br />İşveren gelmiş, o da bakmış bakmış, demiş ki yok arkadaş benim <a href="http://bilisimsendikasi.org/?page_id=18">itirazım</a> var siz büro çalışanı değilsiniz. Ama benim tahminim aslında hangi işkolunda olmaları gerektiğini de söylememiştir.<br /><br />Ben de bakıyorum bakıyorum, bu 28'den birini tam seçeçekmiş gibiyken gene aklım karışıyor.<br /><br />Ancak IBM TURK çalışanlarının kafası karışık değil, diyorlar ki, IBM TURK 1980 öncesinde (Ahh şu 12 Eylül öncesi yok mu!) BİL-İŞ sendikasını muhatap alıp üstüne toplu iş sözleşmesi de imzalamış. Üstelik kaderin cilvesine bakın ki BİL-İŞ de büro iş kolundaymış.<br /><br />Onu bunu bırakalım da parmağın işaret ettiği yere bakalım burada mühim olan ne? 209 kişinin anayasal haklarını kullanmaya çalışmaları mı? Yoksa işverenin yan çizme çabaları mı?<br /><br />[1] T.C Anayasası <b><span style="font-size:10;"></span></b><br /><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 17pt; line-height: 13.8pt;"> <b><span style="font-size:10;">MADDE 51</span></b><span style="font-size:10;">. –<b> </b>(Değişik: 3.10.2001-4709/20 md.) Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.</span></p>[2] <a href="http://bilisimsendikasi.org/?page_id=17">http://bilisimsendikasi.org/?page_id=17</a>humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-37576658888425093612008-06-23T17:49:00.004+03:002008-06-23T18:44:20.689+03:00DIŞ SES<div style="text-align: right;">"Bir düşün'de beni sana ayıran<br />Yalnızlık paylaşılmaz<br />Paylaşılsa yalnızlık olmaz."<br />Özdemir ASAF<br /></div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6QZtcM1SSF9ZhBfC0qMPOrL2Q3wGFS9ZaL2qPLi0SdNgSPhWXOeG-72Bl64Lw-R89rmr7aHAvygJ6wDidwSnRUDg94dsyK4n7sXzIdjzfNXOqBhTB4oFDppOEHoot6jjZMfN4mLlkNarK/s1600-h/NightWindows(1928).jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 487px; height: 428px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6QZtcM1SSF9ZhBfC0qMPOrL2Q3wGFS9ZaL2qPLi0SdNgSPhWXOeG-72Bl64Lw-R89rmr7aHAvygJ6wDidwSnRUDg94dsyK4n7sXzIdjzfNXOqBhTB4oFDppOEHoot6jjZMfN4mLlkNarK/s400/NightWindows(1928).jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5215090231667946274" border="0" /></a>Yakıtı “istemek” olan bir cihaz gibiyim. Daha doğrusu 'gibiydim' -herkes gibi. Benim de büyük küçük, sayısız isteklerim vardı; karşılanan ya da karşılanmayan ama beni hep ileri iten istekler. Yapmak için çaba sarfettiklerim, oturup olmasını beklediklerim, olmayınca kızdıklarım, olunca hayal kırıklığına uğradıklarım... Herkes gibi işte.<br /><div style="text-align: justify;">Pencerenin kıyısında karanlıkta oturuyorum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor ve bu beni hiç rahatsız etmiyor. Bakmak, görmek ve düşünmek yetiyor uzun süredir. Bir de daha fazla bakıp, görüp, düşünebilmek için gezmek. Bir nevi kalıcı turistlik hali. “Neyse.” diyerek toparlanıyorum. Uzun süredir konuşmadığımdan olacak, -sabah resepsiyondaki adama “Bir oda lütfen, sokağa baksın.” demiştim- sesim bir garip çıkıyor. Kalkıp pencereyi açıyorum. Benimle birlikte dışarı akan perde şehrin ağır havasında salınmaya başlıyor. Dışarıdan derin bir nefes alıyorum. Milyonlarca insanın yarattığı ses ve kokuyu taşıyor hava. Buraya hayat veren de bu, onların istek ve çabaları. Bu sayede burada hayat gerçekten akıyor. Binlerce yıldır güneş bir görünüp bir kaybolurken hep olduğu gibi. Hep aynı, fakat hep farklı. Kendimi bu kadar yabancı hissetme hazzını, bunu seyretmekten başka hiç bir şey vermiyor.<br />Bu haz uğruna, diğerleriyle oynamak yerine kenardan izlemeyi seçtiğim şu hayatın ufacık bir parçası, şimdi karşımdaki pencerede oynuyor. Gayet sade döşenmiş bir oda bu. İçinden taşan aydınlık renkleriyle karanlığı dışarı hapsediyor. Bana farklı açılardan bakan üç penceresi var. Soldaki açık pencerede uçuşan tül ve odanın içinde gezinen kızıl kadın dışarıdaki ses ve harekete uygun bir ritimde deviniyor. Oysa ben penceremi açmadan önce, soldaki köşede çıplak ayaklarını görüyordum. Sakin sakin oturuyordu. Şimdi tam karşımda duruyor. Arkası dönük. Saçlarının ıslak uçları çıplak sırtına dağılmış. Bir eliyle göğsünde birleştirdiği havlusunu tutarak eğilmiş, çekmeceleri karıştırıyor. Böyle hararetle bir şeyler aradığına göre onun da istediği bir şey var. Çünkü her hareket manalıdır.<br />Ne demişti manasızlıktan yakındığım dostum? “Bunları sen yaratmıştın, şimdi yine sen yıkıyorsun, üzerine etiketlenmiş bir manası yok yaşamın, okuyamıyorsun diye üzülme.” Sonra da eklemişti “ama sen oraya istediğini yazabilirsin.” İşte bunu beynimde döndürüp her şeyi yerli yerine koyunca, 'cihaza' gitgide daha az 'yakıt' koymaya başlamıştım. Hayatın koca bir şablon olduğunu farketmek son rahatsızlıklarımı da gidermişti. O zamandan beri rahatım. Yapmaktan zevk almadığım şeyleri tek tek gözden geçirip aslında çoğu alışkanlığın değişebildiğini gördükten sonra da durup yalnızca izlemeye başlamıştım.<br />Kızıl saçlı kadını gecenin penceresinde seyrederken ona hayat hikayeleri uyduruyorum. Hatta keyfini çıkarmak için bazen kendimi de katarak. Birazdan elinde bir fırçayla pencereye yaklaşıp saçını taramaya koyuluyor. Bakışları dümdüz dışarıda, gözleri dalarken elleri devam ediyor. Düşüncesine giriyorum: “Ahlak mıdır insanı hayvanlardan ayıran? Hiç sanmıyorum, olsa olsa ahlaksızlıktır. İyi yunuslar - kötü yunuslar diye bir kavram yokken insanlar için bunun anlamlı olması herhalde yeterli kesinlikte bir kanıttır. Zaten erkekleri tarafından saygı görmeyen dişi yunusların olduğu ütopik bir hikayede yaşamıyor muyuz?”<br />Düşünceleri beni şaşırtıyor, bunları dinlemek isterdim. Ama o, düşünmeyi ve fırçasını bırakıp sağda kayboluyor. Sonra bir an elini görüyorum, üzerindeki pembe havluyu karşıdaki yatağa fırlatıyor. Vücudunun pencereye düşen renkli gölgesinden giyinmeye başladığını anlıyorum. Dışarı çıkacak olmalı. Kolunda küçük bir çantayla, üzerindekileri çekiştirip düzelterek yeniden beliriyor.<br />Yasladığım pervazdan başımı ayırıp doğrulurken, o tülü içeri alıp penceresini kapatıyor. Bir an bana baktığını hayal ediyorum. Arkasını dönüp odadan çıkarken ışık sönüyor. Karşımda kalan koca karanlık bana hiç haz vermiyor.<br /><div style="text-align: right;">Resim: <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Edward_Hopper">Night Windows / Edward Hopper</a><br /></div></div>humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-50617471367082294322008-06-23T16:30:00.006+03:002008-06-23T18:44:28.891+03:00BİR NEVİ ROZARİN<div style="text-align: justify;"><div style="text-align: left;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://fc03.deviantart.com/fs22/f/2008/019/7/a/7aeb03ccd4d2b2ad.jpg"><img style="margin: 0pt 0pt 10px 10px; cursor: pointer; width: 400px;" src="http://fc03.deviantart.com/fs22/f/2008/019/7/a/7aeb03ccd4d2b2ad.jpg" alt="" border="0" /></a><br />Her gece içinde kaybolduğum bir karanlığım var benim. Her gece kapatıp kapılarımı, perdelerimi örtüp içine gömüldüğüm, petrol kıvamında, nefes aldırmayan bir karanlığım. Kötü kalpli bir üvey ana şefkatiyle bekliyor beni. Geceleri onun o iğrenç, ama karşı koyamadığım sıcağına teslim oluyorum. Pis kokulu kollarıyla sarıp uyutuyor beni, uyuşturuyor. Nefes alamıyorum, ne-fes alamıyorum.<br />Ama bazen de odama bir peri kızı geliyor. O kadar sakin ve usulca beliriyor ki kapımda, o fettan karanlık hiç karşı koyamadan odanın köşelerine çekiliveriyor, ona yol vermek zorunda, bunu iyi biliyor. Ve yanıma geldiğinde, meltem kokan saçlarının serinliğine kavuştuğunda yüzüm, hiç gitmese diyorum, bağırmak geçiyor içimden: “Bırakma beni!”. Ama o kadar sakin, duru ve durgun ki; o gelince, her şey; saatin o yorucu tik takları, bütün konuşmalarım, bütün uğultular, gece sesleri, her şey susuyor. Susuyorum.<br /></div><br />Serin parmakları saçlarımın arasında dolaşırken, en gizli gözyaşlarımı döküyorum beyaz elbisesine. Her seferinde, ben daha gitme diyemeden, dünyanin en tatlı serinliğini veren o ince ve beyaz parmaklarıyla enseme dokunup veda ediyor.<br /><br /><div style="text-align: left;">Bu günlerde yine onu bekliyorum; onu, saçlarını ve ellerinin serinliğini.<br /></div></div><div style="text-align: right;">99'Ankara<br /><br />Fotoğraf : <a href="http://lohens.deviantart.com/art/Yek-72808916">Yek - Lohens</a><br /></div>humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-56307956615502192302008-06-21T05:34:00.003+03:002008-06-23T18:44:42.478+03:00BIZATIHISen<br />beni<br />öldürüyorsun.<br />Bıraksan<br />ben<br />zaten<br />ölecektim.<br />Zaten<br />öleceğim.<br />Zaman,<br />zaten'in<br />dolgusu<br />zaten.humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5075218823361433037.post-53277033530316373572008-06-19T20:39:00.004+03:002008-06-23T18:48:52.292+03:00USLU DUR- Duruyorum.<br />- Uslu dur dedim sana.<br />- Duruyorum işte. Başka nasıl durayım?<br />- Duruşunu değiştir. Değiş.<br />- Niye? Sen benim gibi olmak ya da benim duruşumu ölçmek zorunda değilsin.<br />- Dikkafalılık etme.<br />- Dikkafalılık edebilmek için senin otoriteni sayıyor olmalıyım.<br />- Allah cezanızı versin dünya sizin gibiler yüzünden bu halde, ahlaksız, şerefsiz herifler. Uslu dur dedim sana!<br />- d u r u y o r u m<br /><br /><br /><blockquote>"Sıraselviler'den Cihangir'e doğru inerken Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin duvarının önünde siyah bir erkek yerde yatıyor: Kolu ve eli alçıda...<br />Alçıdan görünen parmak uçlarında kan kurumuş... Alnında küçük bir bandaj var, başında delikler açılmış...<br />Muhabirimizi Bawer Çakır ve ben duraladık, diyaframı inip çıkıyor, yani nefes alıyor... Oradan geçen onca insan arasından yalnızca biri daha bu manzaraya bakıp, geçip gidemedi, durdu... Hep birlikte uyandırdık, kim olduğunu ve ona ne olduğunu anlatmasını istedik."<br /><div style="text-align: right;"><a href="http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/107752/polis-abdoullah-jamalin-multeciler-gununu-kafasina-cekicle-kutladi">Nilüfer ZENGİN</a>'in haberi...<br /></div></blockquote>humithttp://www.blogger.com/profile/13132519644373590143noreply@blogger.com0