TAKSE PETIKO LUNA


Büyük Han - Lefkoşa / 2008

...

Uzun zaman sonra elim sonsuzolasiliksizlikmotoru gibi absurd uzunlukta bir ismi olan bu blogun "New Post" butonuna uzandiginda, bir an "Last Post" yazan bir buton arzu ettim.

Tamamen rastlantisal ruh hallerinden raslantisal denemeler cikarmaya ugrasmak, keyifli bir ugrasiydi. Simdi olasiliksizlik motorunu, rastlantisal bir baska gerceklikte durdurup, kendisini kendi haline birakiyorum.

Başkalarda görüşmek üzere.

...

S.O.S

"Sevgili kardeşimiz için geliyor; Davud Güloğlu - Bu Mezarda Sevdigim Var."

...
uzakta dağlar altında
yalnız uyur oralarda
bu mezarda sevdiğim var ,
bu mezarda anacım var ,
bu mezarda babacım var,
canım sevdiğim.
...


Geceyarısı, ormanda
yalnız oturduğunu
söyleyen bir
adam radyodan istedi.

S A V E N O W !

b u n e ?

"Tanrılar yeni yaratıldılar."

-neydi bu?

EŞEK SUDAN GELİNCEYE KADAR


Sakarya'nın Karapürçek İlçesi'nin Teketababan Köyü'nde evlere su sayacı takmak için gelen Adapazarı Su Kanalizasyon İdaresi ekipleri eli sopalı köylülerin direnişi ile karşılaştı.

Büyükşehir belediye sınırlarının genişletilmesi sonucu Teketaban köyüne şebekelere sayaç takmak üzere gelen ADASU ekipleri köylülerin direnişiyle karşılaştı. Ekipleri gören kadın ve çocuklar ellerinde sopalar alarak ekipleri köye sokmadı. Ekiplerin yardım istemesi üzerine olay yerine çok sayıda jandarma ve polis ekibi sevk edildi.

Öte yandan köylüler ADASU yetkililerine tepki göstererek önce hizmet almak istediklerini belirterek "Biz bu şebekeyi imece usulü ile yıllar önce yaptık. Hiçbir altyapı yapmadan. Hizmet vermeden yangından mal kaçırır gibi köyümüze jandarma ve polisle birlikte baskın yapıyorlar. Şebeke bizim ADASU'nun değil. Bu su bizim. Bizim suyumuza nasıl saat takacaklar. Önce hizmet versinler. Sonra gelsinler saat taksınlar. Hizmet vermeden saat takmaya çalışırlarsa hiç istenmeyen olaylar olur" dediler.

ADASU Genel Müdürü Rüstem Keleş, büyükşehir sınırlarına alındıktan sonra Karapürçek ilçesine yatırımlar yapmaya başladıklarını, kurdukları arıtma tesisinden bir yıldır ilçedeki 14 köye su vermeye başladıklarını bildirdi.

Keleş, 13 köyde su sayacı takıldığını, ekiplerin bir sorunla karşılaşmadığını ifade ederek, "Teketaban köyünde sorunla karşılaştık. Bu köylere bir yıldır su vermemize rağmen su sayacı takmadık. Kanuni haklarımız neyse, onu sonuna kadar kullanacağız. Teketaban köyünde bazı vatandaşlar su faturası ödememek için, provokasyon yapıyorlar. Kullandıkları suyun faturasını ödemek zorundalar. Daha önce kendi imkanlarıyla ve bizim yaptığımız yardımlarla su ihtiyaçlarını karşılıyorlardı" diye konuştu.

Kaynak: sesonline.net, sakaryagundem.com, stargazete.com,

HİÇ YOKTAN KÖTÜDÜR PİŞMANLIK

Pişmanlık üzer insanı.
Hayat uzar,
Acı, ince bir iz bırakarak sürüklenir ardından.
Yapılan her iyilik zamanla karşılığını kaybeder.
Sürünsen de -annen değildir- beklemez seni hayat.

Dibi kendine varan bir kuyudur pişmanlık.
Her kaybeden bir şans daha ister.
Hak doğal sanrısıdır ütülenin.
Hukuk bozar insanı,
Adalet müzmin noksan.

Pişmanlık bir derin pusudur,
Kendine kurar, kendini vurur insan.

Olanı bilmez olmayan.
Bilmeyeni bozmaz varolmak.

Aydınlık dipli derin bir kuyudur pişmanlık.
Aydınlık olsa da kuyudur.

İnsan ipsiz bir kovadır.
Asıl "boşken ağırdır hayat".
girne/mirne 07/08

BOSLUKLAR

"Sence, nereye gidebilir?"
Kadın gökyüzüne bakmıştı uzun uzun; muhtarın sorusunu Tanrı'ya aktarmıştı sanki, yanıt alamamıştı, ya da yanıt verilmişti verilmesine de o işitememişti. Bu sırada, muhtar, kadının bakışlarında öylesine derin bir boşluk görmüştü bir an ve sonraki yıllarda, sık sık anımsamıştı bu bakışları; her kadının gözünde bir erkeğin kaybolup gideceği boşluk bulunduğuna inamıştı. Hatta memeleri elma yarımı kadar kabarmış kabarmamış bütün kızların gözlerine dikkatle bakmıştı o boşluk doğuştan mı geliyor diye.
Hasan Ali Toptaş - Gölgesizler

Tarihsel olarak, uzaklık söylemini Kadın gerçekleştirir: Kadın oturgan, Erkek avcı, yolcudur; Kadın sadıktır (bekler), Erkek hovardadır (gezer, tavlar). Uzaklığa biçim veren, onun düşlemini gerçekleştiren Kadın'dır, çünkü buna zamanı vardır; örgü örüp şarkı söyler; iplik eğiren kadınların şarkıları hem kımıltısızlığı (çıkrığın mırıltısı), hem uzaklığı söyler (uzakta, yolculuğun uyumları, denizin dalgaları, nal sesleri). Bunun sonucu olarak, ötekinin uzaklığından sözeden her erkekte, dişillik beliriverir: bekleyen ve bunun acısını çeken bu adam mucizemsi bir biçimde dişileşmiştir. Bir erkek cins değiştirdiği için değil, aşık olduğu için dişileşir (Söylen ve ütopya: geçmiş, içlerinde dişilik bulunan öznelerindi, gelecek de onların olacaktır).
Roland Barthes - Bir Aşk Söyleminden Parçalar

SUSKUNLAR

İhsan Oktay Anar, "Puslu Kıtalar Atlası"ndan bu yana nereye gitse hiç sormadan peşinden gidebileceğim bir yazar: Bir yandan onun çizdiği yollarda kaybolmayı, öte yandan da gidebilceği yerleri sevdiğim için...
Kelimelerle döşediği yollardan tıpır tıpır geçerken omuzlarım eski zaman insanlarına her değdiğinde, zamanın ve mekanın o noktasında yaşamamış olduğuma üzülmeye başlıyorum. Son anda toparlıyorum kendimi, burada, şimdi Anar ile aynı uzamda varolmak çok daha keyifli.
Satırlarının arasında gizli binlerce hazineden bir iki tanesinin parıltısını bulmak, düşüncelerimin gittiği yoldan akan bir benzerlik yakalamak bütün her şeye karşı olan direncimi arttırıyor.
İyi ki varsın usta.


"Başlangıçta sukut var idi. Ve her yer karanlık idi. Ve Yaradan Yegah makamında terennüm eyledi. Ve bu ışıltılı nağme ile etraf nur oldu. Ve nağme boşlukta yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan, bu Yegah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, birinci gün.

Ve Yaradan Dügah makamında terennüm etti. Ve suların ortasında bir azim kubbe peydah oldu. Ve kubbe ta arşa kadar yükseldi. Ve nağme, işte bu kubbede yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan bu Dügah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, ikinci gün.

Ve Yaradan Segah makaminda terennüm etti. Nağme çöllerde ve enginlerde yankılanıp geri göndü. Ve Yaradan bu Segah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve terennüme devam etti. Nağme ile mest olan toprak, ot, ve tohum veren sebze ve meyve veren ağaçlar hasıl etti. Ve akşam oldu ve sabah oldu, üçüncü gün.

Ve Yaradan Çargah makamında terennüm etti. Ve bu nağme vecde gelip ışıl ışıl ışıldayan yıldızların ve kendisiyle, Yaradan'ın hem Gündüz'e hakim olduğu Güneş ve hem de geceye hakim olduğu Kamer'in bulunduğu göklerde yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan bu Çargah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, dördüncü gün.

Ve Yaradan Pençgah makaminda terennüm etti. Ve bu nağme, envai çeşit deniz canavarlarıyla ve türlü türlü canlı mahlukatla kaynayan deniz dibinde ve çeşit çeşit kanatlı kuşla dolu semada yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan bu Pençgah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, beşinci gün.

Ve Yaradan Şeşgah makamında terennüm etti ve gelecek olan yankıya kulak kabarttı. Ancak bu kez, nağme yankılanmadı. Bununla birlikte Yaradan baktı ki, uzaklarda bir yerden aynı makamda bir avaz gelir, hemen tanıdı: Cins cins canlı mahlukatın ve yürüyenlerin ve sürünenlerin ve denizdeki balıkların, göklerdeki kuşların ve her şeyin hakimi ilan edip mübarek kıldığı İnsan'ın sesiydi bu. Yaradan bu sesin pek o kadar çirkin olmadığını gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, altıncı gün.

Ve Yaradan Heftgah makamında es eyleyip sustu. Çünkü sesini Yer ile Gök arasındakilere işte böyle duyurmuştu. Ve Yaradan, yedinci günü mübarek kılıp takdis eyledi ve dinlendi."
SUSKUNLAR (s.137-139)