Başlangıçta tek bir irade, tek bir akıl, tek bir istek, tek bir düşünce vardı. Düşlüyordu. Düşlerinde pek çok irade, pek çok akıl, pek çok olasılık, pek çok seçenek vardı. Düşlenenlerin her biri yenilerini düşlüyordu ve onlar da yenilerini. Düşlenenler düşleyeni düşlerken hepsi aslında kendini düşünüyordu.
Bir gün, düşlemekten usanmış, düşlediklerinden soğumuş biri, durup kendi halini düşünmeye başladı. Aklı almıyordu, nasıl oluyordu da iradesine ters düşüyordu düşleri. Düşünmek istemiyordu. Bu mümkün müydü bilmiyordu. Bilemiyordu.
Sonra durdu. Aslında varolmadığını, sadece birinin düşü olduğunu buldu. Hayalindeki kişi bir masa başında oturuyor, sıkıntıyla kahvesini yudumlarken neden bu kadar mutsuz olduğunu düşünüyordu. Kalktı, masanın başında oturanı da kaldırdı. Kahvesi elinde, çıktılar. Yolda soğuk havayı içlerine çekerek yürürken kahveyi diğerine uzattı. Boşalan sıcak avuçlarını yüzüne bastırdı. "Belki de duyduğum bu şey huzurdur, mutluluğu da sonuna kadar yaşasam sanırım aynı şeyi hissederdim" dedi. Beriki düşündü "Ama ikisi alabildiğine farklı, karışmaz birbirine". Sonra kendi kendine konuştuğunun farkına vardı, durdu. Şaşkınlık sebebi burnundaki kahve kokusuydu. Bir de daldığı garip düşünceler; kendisinin birinin düşünde varolduğunu, rüyada gördükleri gibi kendinin de bir düş, ama iradesi olan bir düş olduğunu, sadece düşünerek, yaşadığı düşü değiştirebildiğini görmüştü. Güldü. Düşündeki de güldü. Ben de güldüm. Kim bilir başka kimler güldü.
1 yorum:
ben de güldüm
Yorum Gönder