ATEŞ TERBİYECİSİNDEN ŞÖMİNE ÖĞRETİSİ

- dumanın ağırlığı var mıdır?
- vardır herhalde.
- bak şimdi, cıgarayı tartarsın, yakarsın, çeke çeke içersin, külleri tartarsın, aynı mıdır?
- değildir,
- nereye gitti aradaki?
- duman oldu.
- yaa...

...

- o zaman ateşin de ağırlığı vardır.
- ???
- ateş de çıkıyor onun da vardır ağırlığı.
- şimdi konuşucam ama çok ağır olacak.

"vakit hızla ilerliyor gece yarılarına yaklaşıyoruz
ayrılık masanın üstündeydi kahve bardağınla limonatamın arasında
onu oraya sen koydun
bir tas kuyunun dibindeki suydu
bakıyorum eğilip
bir koca kişi gülümsüyor bir buluta belli belirsiz
sesleniyorum
seni yitirmiş geri dönüyor sesimin yankıları
ayrılık masanın üstündeydi cigara paketinde
gözlüklü bir garson getirdi onu ama sen ısmarladın
kıvrılan bir dumandı gözlerinin içinde senin
sigaranın ucunda senin
ve hoşça kal demeğe hazır olan avucunda
ayrılık masanın üstündeydi dirseğini dayadığın yerdeydi
aklından geçenlerdeydi ayrılık
benden gizlediklerinde gizlemediklerinde
ayrılık rahatlığındaydı senin
senin güvenindeydi bana
büyük korkundaydı ayrılık
birdenbire kapın açılır gibi sevdalanmak birilerine ansızın
oysa beni seviyorsun ama bunun farkında değilsin
ayrılık bunu fark etmeyişindeydi senin
ayrılık kurtulmuştu yerçekiminden ağırlığı yoktu tüy gibiydi
diyemem tüyün de ağırlığı var ayrılığın ağırlığı yoktu
ama kendisi vardı"

(saman sarısı - nazım hikmet)


velidir...

Hiç yorum yok: