SUSKUNLAR

İhsan Oktay Anar, "Puslu Kıtalar Atlası"ndan bu yana nereye gitse hiç sormadan peşinden gidebileceğim bir yazar: Bir yandan onun çizdiği yollarda kaybolmayı, öte yandan da gidebilceği yerleri sevdiğim için...
Kelimelerle döşediği yollardan tıpır tıpır geçerken omuzlarım eski zaman insanlarına her değdiğinde, zamanın ve mekanın o noktasında yaşamamış olduğuma üzülmeye başlıyorum. Son anda toparlıyorum kendimi, burada, şimdi Anar ile aynı uzamda varolmak çok daha keyifli.
Satırlarının arasında gizli binlerce hazineden bir iki tanesinin parıltısını bulmak, düşüncelerimin gittiği yoldan akan bir benzerlik yakalamak bütün her şeye karşı olan direncimi arttırıyor.
İyi ki varsın usta.


"Başlangıçta sukut var idi. Ve her yer karanlık idi. Ve Yaradan Yegah makamında terennüm eyledi. Ve bu ışıltılı nağme ile etraf nur oldu. Ve nağme boşlukta yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan, bu Yegah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, birinci gün.

Ve Yaradan Dügah makamında terennüm etti. Ve suların ortasında bir azim kubbe peydah oldu. Ve kubbe ta arşa kadar yükseldi. Ve nağme, işte bu kubbede yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan bu Dügah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, ikinci gün.

Ve Yaradan Segah makaminda terennüm etti. Nağme çöllerde ve enginlerde yankılanıp geri göndü. Ve Yaradan bu Segah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve terennüme devam etti. Nağme ile mest olan toprak, ot, ve tohum veren sebze ve meyve veren ağaçlar hasıl etti. Ve akşam oldu ve sabah oldu, üçüncü gün.

Ve Yaradan Çargah makamında terennüm etti. Ve bu nağme vecde gelip ışıl ışıl ışıldayan yıldızların ve kendisiyle, Yaradan'ın hem Gündüz'e hakim olduğu Güneş ve hem de geceye hakim olduğu Kamer'in bulunduğu göklerde yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan bu Çargah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, dördüncü gün.

Ve Yaradan Pençgah makaminda terennüm etti. Ve bu nağme, envai çeşit deniz canavarlarıyla ve türlü türlü canlı mahlukatla kaynayan deniz dibinde ve çeşit çeşit kanatlı kuşla dolu semada yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan bu Pençgah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, beşinci gün.

Ve Yaradan Şeşgah makamında terennüm etti ve gelecek olan yankıya kulak kabarttı. Ancak bu kez, nağme yankılanmadı. Bununla birlikte Yaradan baktı ki, uzaklarda bir yerden aynı makamda bir avaz gelir, hemen tanıdı: Cins cins canlı mahlukatın ve yürüyenlerin ve sürünenlerin ve denizdeki balıkların, göklerdeki kuşların ve her şeyin hakimi ilan edip mübarek kıldığı İnsan'ın sesiydi bu. Yaradan bu sesin pek o kadar çirkin olmadığını gördü. Ve akşam oldu ve sabah oldu, altıncı gün.

Ve Yaradan Heftgah makamında es eyleyip sustu. Çünkü sesini Yer ile Gök arasındakilere işte böyle duyurmuştu. Ve Yaradan, yedinci günü mübarek kılıp takdis eyledi ve dinlendi."
SUSKUNLAR (s.137-139)

Hiç yorum yok: