BİR NEVİ ROZARİN


Her gece içinde kaybolduğum bir karanlığım var benim. Her gece kapatıp kapılarımı, perdelerimi örtüp içine gömüldüğüm, petrol kıvamında, nefes aldırmayan bir karanlığım. Kötü kalpli bir üvey ana şefkatiyle bekliyor beni. Geceleri onun o iğrenç, ama karşı koyamadığım sıcağına teslim oluyorum. Pis kokulu kollarıyla sarıp uyutuyor beni, uyuşturuyor. Nefes alamıyorum, ne-fes alamıyorum.
Ama bazen de odama bir peri kızı geliyor. O kadar sakin ve usulca beliriyor ki kapımda, o fettan karanlık hiç karşı koyamadan odanın köşelerine çekiliveriyor, ona yol vermek zorunda, bunu iyi biliyor. Ve yanıma geldiğinde, meltem kokan saçlarının serinliğine kavuştuğunda yüzüm, hiç gitmese diyorum, bağırmak geçiyor içimden: “Bırakma beni!”. Ama o kadar sakin, duru ve durgun ki; o gelince, her şey; saatin o yorucu tik takları, bütün konuşmalarım, bütün uğultular, gece sesleri, her şey susuyor. Susuyorum.

Serin parmakları saçlarımın arasında dolaşırken, en gizli gözyaşlarımı döküyorum beyaz elbisesine. Her seferinde, ben daha gitme diyemeden, dünyanin en tatlı serinliğini veren o ince ve beyaz parmaklarıyla enseme dokunup veda ediyor.

Bu günlerde yine onu bekliyorum; onu, saçlarını ve ellerinin serinliğini.
99'Ankara

Fotoğraf : Yek - Lohens

1 yorum:

S dedi ki...

ah.. bir erkek olsaydim eger.. karsi cinste ilk arayacagim ozellik, ellerinin soguklugu olurdu..