Ufacık minicikken sanırdım ki büyükler neyi ne zaman nasıl yapacaklarını büyük bir kesinlikle bilirler. Belki bir kitapta yazıyordur ya da birisi anlatıyordur. Ama büyüdükçe beklentim boşa çıkmaya başladı. Kimse bir şey söylemiyor, ben sormaya çekiniyordum. Arkadaşlarımın mesela anne babama teyze-abi diye hitap etmesi ne kadar doğal geliyorsa, benim onların büyüklerine hitap edecek şekil bulamamam o kadar ruhumu daraltıyordu. Bunlara karar veren organizmanın oralarda bir yerde olması gerektiğine dair inancım güçlenirken geri düşeceğim uçurum yükseliyordu.
Şimdi bugün bile paranoyaklığım zirve yaptığında benim haberdar olmadığım büyük bir mutabakatın varlığından şüphe etmeden duramıyorum. Yanıma yandaş bulamıyorum. Oturup alakalı alakasız konulardan -bulantı geçirmeden- uzun uzun konuşup ilişkilerini sağlamlaştırırken insanlar, benim sosyal yeteneklerim yüzümde zoraki gülümsemem ve iki çift lafı ortaya koyabilmek için gösterdiğim gülünç çabadan ibaret kalıyor.
Ben de yapılabilecek en iyi şeyi yapıp en başından beri hep kaçıyorum.
[dudağımı ısıran karınca bunları düşünüyordu]
1 yorum:
Webmaster cok tesekkurler...
Selamlar Ebru
Yorum Gönder